10 Haziran 2015 Çarşamba

"Niye böyle oldu? Ben anlayamadım ...Ben niye hala ağlıyorum? Bir ay oldu amına koyayım. Evet küfür ediyorum, evet seksist bi küfür, bana  ne? Ben seni özlüyorum, senin için ağlıyorum. İstemesem de ağlıyorum. Gözlerim doluyor müzik çalınca, seninle ilişkilendirebileceğim herhengi bir dize duyunca... İstiyorum ki sen de beni özle, sen de sürün... Sürünmüyorsun di mi? Devam ediyorsun... Merak etme ben sürünüyorum, her gün yaşlanıyorum ve kokuyorum bi daha sevmeye....Ben rüyamda bile yalnız seni sevdim ve korkuyorum yenisini sevmeye... Çünkü çok kırgınım, milyonlarca parçaya kırıldım. Ve uyumaktan başka çözümü yok geri yapışmanın... Uyuyorum  ben de. Gecelerce ve gündüzlerce. Yatamıyorsam ayakta uyuyorum, çünkü bilinçliyken atlatamayacağım seni"

Bu taslağı bi ay önce yazmışım. Bari sizle de paylaşayım. Fena cümleler yok...
Edebi olmak istemiyorum, süslü cümleler kuracak halim yok. İçimi dökmek istiyorum sadece. Sırf bu yüzden bi yabancıyla tanışmak istiyorum çünkü sevenlerim (bu blogu okuyan insanlar) benden bıktılar ya da yakında bıkacaklar. Bir yabancıya anlatmak istiyorum derdimi, nasıl hissettiğimi. Bi bok da değil derdim. Kimse ölmedi kimse ölümcül hasta değil. Aşk mı diyorlar ne boksa o oldu galiba. Ya da ben inandım bunun aşk olduğuna. Daha geçmedim psikolojiye bilmiyorum o yüzden ben mi yaptım, cidden oldu mu, kendi aforizmam mı, toplumsal kurgu mu? Edebiyat okuyorsan aşk var eski yunandan beri ve belirtileri aynı. Ama dedim ya ben karar aşamasındayım; psikoloji mi edebiyat mı? 
Ben alkole dayanıklı bir insandım. İçer içer sarhoş olmazdım. Yeni bi adet geliştirdim şimdi. İçip içip ağlıyorum . İçip içip dediğime bakmayın her gün bi büyük devirmiyorum. İki ellilik de içsem  ağlıyorum anasını satayım. Sonra da buraya sarıyorum. Canım yanıyor. Bi çok şeye inanmıyorum artık. Nasıl inanırım tekrar nasıl güvenirim bilmiyorum. Çok korkuyorum. Her şeyden korkuyorum. Hayattan, yaşamaktan, denemekten... Çok daha mutsuz olduğum zamanlar oldu benim her gece yatağa yatıp nolur yarın öleyim diye düşündüğüm. Şu an böyle düşünmüyorum. Ama bu acının bitmesi lazım artık. Ben baş edemiyorum. 

8 Haziran 2015 Pazartesi

Ben 
senden önce ölmek isterim. 
Gidenin arkasından gelen 
gideni bulacak mi zannediyorsun? 
Ben zannetmiyorum bunu. 
...İyisi mi,
beni yaktırırsın, 
odanda ocağın 
üstüne korsun 
içinde bir kavanozun. 
Kavanoz camdan olsun, 
şeffaf, 
beyaz camdan olsun 
ki içinde beni görebilesin 
Fedakârlığımı anlıyorsun : 
vazgeçtim toprak olmaktan, 
vazgeçtim çiçek olmaktan 
senin yanında kalabilmek için. 
Ve toz oluyorum 
yaşıyorum yanında senin. 
Sonra, sen de ölünce 
kavanozuma gelirsin. 
Ve orada beraber yaşarız 
külümün içinde külün 
ta ki bir savruk gelin 
yahut vefasız bir torun 
bizi ordan atana kadar... 
Ama 
biz 
o zamana kadar 
o kadar karışacağız ki birbirimize, 
atıldığımız çöplükte bile 
zerrelerimiz 
yan yana düşecek. 
Toprağa beraber dalacağız. 
Ve bir gün yabani bir çiçek 
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse 
sapında muhakkak iki çiçek açacak : 
biri 
sen 
biri de 
ben. 
Ben 
daha olumlu düşünüyorum
Ben daha bir çocuk doğuracağım 
Hayat taşıyor içimden. 
Kaynıyor kanım. 
Yaşayacağım, ama çok, pek çok, 
ama sen de beraber. 
Ama ölüm de korkutmuyor beni. 
Yalnız pek sevimsiz buluyorum 
bizim cenaze şeklini. 
Ben ölünceye kadar da 
Bu düzelir herhalde. 
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde? 
İçimden bir şey : 
belki diyor.

nazım